Bir zamanlar uzak diyarlar da küçük bir kasabada dürüst ve çalışkan bir genç yaşarmış Tüm gün ustasından öğrendiği gibi demir döver kasabanın tüm ihtiyaçlarını giderirmiş.Sutean adındaki bu genç adam herkes tarafından sevilen sayılan biriymiş.Bir gün dükkanına eski bir tencereyi tamir ettirmek isteyen hizmetcisi ile birlikte Rosa adında çok mu çok güzel bir kız gelmiş…. Sutean görür görmez bu kıza aşık olmuş….Ama kız ona fazla yüz vermemiş.Tencereyi bırakıp dükkandan çıkmış,güzel kızın ayrılması ile birlike sanki dükkandaki ateş sönmüş,demirci sutean’ın kalbini buz gibi bir şey kaplamış…Güzel kızın kalbini kazanabilmek için bir çare aramaya başlamış.Ocağın başına oturmuş düşünürken  bir parça demir almış ve onu şekillendirmeye başlamış.Çalıştıkca çalışmış ve ortaya çıkan şey şimdiye kadar yaptığı hiçbir şeye benzememiş.Eşi benzeri görülmemiş bir çiçek yapmış demirden….. incecik yaprakları birbiri etrafında kapanan dünyanın en güzel çiçeğini…… Sabah tencereyi almaya sadece hizmetci kız gelmiş.Demirci üzülse de güzel kızı göremediği için tüm umudunu çiçeğine yüklemiş ve aşkının elçisi olarak göndermiş hizmetçiyle…Güzel kız çiçeği görünce büyülenmiş,kalbi yumuşamış ve demircinin aşkına karşılık vermiş….demirci  güzeller güzeli kız ile evlenmek için kızın babasından izin almak üzere yaşadıkları şatoya gitmiş.Güzel kızın babası  bir büyücüymüş,ve kızının sıradan bir adama bir demirciye aşık olmasına çok öfkelenmiş…Bu ilişkiye hemen bir son vermeye yemin etmiş.Hemen orada demirciyi öldürecek bir lanet okumaya başlamış ki kızı  dizlerine kapanıp onu engellemiş.Bunun üzerine büyücü kurnazlığa başvurmuş,,,,Demirci eğer sabaha kadar şatonun etrafını  demir bir çit ile çevirirse kızı ile evlenmesine izin verecek eğer başaramazsa  güneş doğarken demirci çocuk taşa dönecekmiş !!!! Eğer korkuyorsa  bir daha gelmemek üzere şatoyu terk edebileceğini söylemiş demirciye…Demirci korkup da sevdiğini terk edebilecek biri değilmiş.Hemen işe başlamış,durup dinlenmeden çubuklar,teller hazırlayıp onları diziyormuş.Sabaha  karşı büyücü demircinin çiti yetiştireceğini anlamış,ve onu engellemek için aklına bir kurnazlık  daha gelmiş….Kızın kılığına bürünmüş ve şarkı söylemeye başlamış.Şarkı öyle güzelmiş ki demirci çekicini bırakıp dinlemeye başlamış…Büyücü güneş doğana kadar söylemiş,güneş ışıkları penceresine vurduğunda güzel kız uyanmış,hemen pencereye koşmuş;çitin yarısı duruyormuş….. demirciyi uyarıp güneş ışığından kaçırmak istemiş ama geç kalmış…Gün ışığı üzerine değer değmez genç adam taşa dönüşmüş…..büyücü neredeyse mutluluktan uçmak üzereymiş.Babasının oynadığı oyunu gören kız çok üzülmüş,ve elinde demircinin hediyesi olan demir çiçek ile taşa dönüşmüş olan sevgilisinin yanına koşmuş.Ağlamı,ağlamış,ağlamış…göz yaşları taşı eritememiş  ama demirden çiçeği canlandırmış.Gözyaşları ile beslenen çiçek büyümüş,serpilmiş.tüm şatonun etrafını çevrelemiş.Demircinin tamamlayamadığı çiti çiçeği tamamlamış.Bu güzel çiçeği görüp beğenenler alıp başka yerlere de ekmişler ve böylece tüm dünyaya yayılmış.Güzeller güzeli Rosa!nın ” GÜL ” anısına her yerde onun adı ile    anılır olmuş……….

23.04.2012        /Anonim/              N.B.